Ben birkaç sene önce Netflix platformunda yayınlanan belgesel ile haberdar oldum Epstein Davası’ndan. İzlerken tüylerimin diken diken olduğunu, kendi kendime ‘Bu mesele daha çok ses getirmeli aslında.’ , ‘Daha çok bilinmeli.’ dediğimi hatırlıyorum.
Öyle de oldu. Peki nasıl mı? Tabii ki işin içine magazinsel isimlerin katılmasıyla. Yani diyeceğim o ki davada zaten yabancı politikacıların, kraliyet ailesi fertlerinin ve iş adamlarının isimleri geçiyordu ama mesele memleketimizde ve tüm dünyada ancak ‘Epstein Adası’nı ziyaret eden ünlüler’ listesi ortaya çıkınca ifşa edildiğinde yankı buldu. Şaşırdık mı? Hayır.
İnsanlar beğendikleri oyuncuların, yazarların, sunucuların, şarkıcıların ve hatta bilim insanlarının o listede olmasından dolayı şaşkın ve endişeli. O yüzden dava çok gündemde. Bu arada tabii ki adayı ziyaret etmiş olmak o kişinin suçlu olduğu anlamına da gelmiyor, yargılama sürmekte.
Bu arada malum listenin açıklanmasıyla birlikte de herkes ‘Acaba adayı ziyaret edenler arasında bir TÜRK var mı?’ sorusunu sormaya başladılar. Cevap evet. Gittiği iddia edilen bir Türk var. İsmi Banu Küçükköylü. Ancak ne yazık ki hemen hemen tüm haberlerde yanlış Banu’nun fotoğrafını gördük.
Kısacık bir ‘arama motoru’ kullanımı ile bertaraf edilebilecek bir durumdu ama bir şekilde olmadı ve Banu Sağnak ‘ın fotoğrafları kullanıldı. Güzellik yarışmalarını izleyerek büyümüş bir kuşaktan geldiğim için görür görmez tanıdım ve X’ten meslektaşlarımı uyarmaya çalıştım. Sonrasında Banu Hanım bana ulaştı. Haliyle biraz kırgın ama cevaplarından da anlayacağınız üzere çok naif bir ruhu var. Günün sonunda bu hayatta hep ‘iyilik’ kazanacak’ diyenlerden…
-Öncelikle çok geçmiş olsun. Fotoğrafınız çok çirkin bir haberde yanlışlıkla kullanıldı. Ben konuyla ilgili X’ten uyarı yapmıştım sanırım geç kaldım.
Teşekkür ederim . Evet fotoğrafım çok hassas ve tüm dünyanın dikkat kesildiği bir haberde, bir çok haberci tarafından yanlışlıkla kullanıldı.
-Siz nasıl haberdar oldunuz?
Ben resim çalışmalarım ile ilgili atölyemde olduğum bir haftada olduğum için haberi ilk önce yakın bir dostumun araması ile öğrendim. İnstagramda Hollywood ünlüleri (Hollwoodyuzleri) ile ilgili haber yapan bir hesapta, Epstein dosyası haberinde Banu Küçükköylü adı altında kullanılmıştı. İlk önce bunun tek hesaptan yapılan bir hata olduğunu düşündüm ve sahibine yazarak, kullandığı fotoğrafın şahsıma ait olduğunu, konuda bahsi geçen Banu Küçükköylü’ye ait olmadığını bildirdim. Ama aramalar gün boyu devam etmeye başladı. Kız kardeşim fotoğrafımı online bir haber kanalında görmüştü (Elips) ve ardından kolej arkadaşım aradı, kendisi de bir gazeteci. O; fotoğrafımı Nevşin Mengü’nün YouTube kanalında yaptığı haberde görmüştü, beni de bu nedenle geçmiş olsun demek için aramış. Bunlar tabii sadece ilk gün içinde öğrendiğim yayınlar.
-Şaşırdınız herhalde…
Ben nereden bakarsanız bakın bu davada “HİÇ KİMSEYİM” . Sadece fotoğrafı bu hassas haberde yanlışlık ile kullanılmış bir şahısım. Ancak, araştırmacı ve sağduyulu bir haberci olarak konuya eğilirseniz, yapılan haberlerin her türlü eksik ve yanlış bilgiler üzerine etik dışı bir şekilde hazırlanmış ve servis edilmiş olduğunu görürsünüz. İnsanlar ÖNEMLİ olmaya çalışırken, DEĞERLİ olmayı unutuyorlar! Sosyal medyada ki ilgi çekme ve takipçi alma kaygısı bütün değer yargılarının önüne geçiyor!
-Sizi arayıp teyit etmek isteyenler olmuştur..
İlk önce habercilerin özellikle, tecrübeli haberci diye bildiğimiz insanların böyle büyük bir hata yapamayacağını ve bana ulaşıp bu çığ gibi büyüyen bu büyük hatayı ivedi şekilde düzeltmek isteyeceklerini düşündüm. Fakat bu konuda yanlış yapan hiçbir kanaldan arama almadığım gibi avukatım aracılığı ile ulaşıp haberin durdurulmasını ve tekzibini istediğim halde çok şaşırtıcı tepkiler ve yanıtlar ile karşılaştım!
-Bir kez daha altını çizmek adına : EPSTEİN davası ile alakanız var mı?
Epstein davası ile tabii ki alakam yok! Ben de EPSTEİN davasını herkes gibi basından öğrendim ve Netflix’te ki dökümanterini dehşet içinde ve üzülerek izledim.
-Hukuki bir işlem başlatacak mısınız?
Eşimin avukat olması dolayısıyla tabii ki başıma gelen bu haksız durumu ortadan kaldırmak için tedbirler aldık ve bazı haberler için yayınların engellenmesine ilişkin mahkeme kararları çıkartıp uyguladık. Bu saçma sapan haberlerin devam etmesi halinde tabii ki ek tedbirler alacağız.
-Bir cümle var bana ilettiğiniz, güzellik yarışmaları ile alakalı. Sanıyorum sizi en çok yaralayan da o olmuş?
Güzellik yarışmaları demek doğru olmaz…İlk Türkiye Güzellik Yarışması, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, dinamik, yeni kimliğini daha da pekiştirmek amacıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün desteğiyle 1929 yılında düzenlenmiş. 1991 senesinde ise 63 yıl sonra ilk kez, ilk özel televizyonda yayınlandı. Ben 1992 senesinde Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım ve Reklam 1. Sınıf öğrencisi iken arkadaşlarımın teşviki ile katıldım Resmi Türkiye Güzellik yarışmasına ve 3. Seçildim. Aynı sene ülkemizi Yunanistan’da yapılan Avrupa Güzellik Yarışmasında temsil ettim ve Avrupa 3. Güzelliğini getirdim Ülkemize, büyük bir gurur ile. ”Güzellik Kraliçeliği bir Misyon, Meslek değil!” Ve Milletim adına bu misyonu üstlenmiş olmaktan her zaman gurur duydum! Bunun altını çizmek isterim!
-Yarışmadan sonra bir dönem bizim sektörde yer almışsınız. En son “ünlüler çiftliği”nde görmüşüz sizi sanırım…
Meslek hayatım 1992 senesinde Mimar Sinan Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda başladı. O zaman fakültenin neredeyse ilk, okullu grafiker ve reklamcıları olduğumuz için bir çok öğrenci arkadaşım çeşitli firmalar ve reklam ajanslarında medyada çalışıyordu. Ben de part-time olarak Cen Ajans Grey’de ve sonrasında sevgili Gülgün Feyman ve Nazım Oktar öğretmenliğinde, Star tv de sunucu olarak çalışmaya başladım. Bir çok duayen sunucu ve haberci ile stüdyoyu paylaşma gururu yaşadım. Reklamcılık sektöründe ise Türkiye’mizin 1992- günümüz yazılı basın ve reklamcılıktan , internet ortamına oradan ise sosyal medyaya geçiş dönemine tanık oldum! Benim ilk dönemimde gazetelerde büyük denetlemeler ve sütun santim ayarları vardı! Internet ve dolayısıyla google hayatımıza girmemişti. Araştırmalarımızı arşivlerden ve kütüphanelerden yapıyorduk ya da tevellütü tutan usta duayenlerimize danışıyorduk. Dolayısıyla google da yer almasa da 32 yılı kapsayan meslek hayatımın CV’si oldukça kabarık ! Star tv de “Young Star Galaxy” aktüel sanat programı ; Atv-TGRT Hava durumu spikerliği, Atv Pembe çerçeve sanat aktüel program sunuculuğu ; Atv “Film Gibi” programı muhabirlik ve sunuculuğu Atv “Ünlüler Çiftliği” program sunuculuğu , Cine5 “Kadın Ne İster” program yapımcı ve sunuculuğu… Medya sektöründe yer aldığım programlardan bazıları. Reklam sektöründe ise Cen Ajans Grey’de başlayan kariyerim Select Ajans ve Marka tarafında çeşitli firmalarda devam etti.
-Şu aralar neler yapıyorsunuz ?
Aslında 4 yıllık pandemi dönemine rağmen çok heyecanlı ve üretici bir dönemden geçiyorum! Çocuk yaşlarımda başladığım, Üniversitede pekiştirdiğim resim tutkum 5 yılda, pandemi dönemi ile beraber, ilk kişisel sergime dönüştü. Sanat kendini ifade etmenin ve tanımlamanın en saf yolu. Yağlıboya tablolarıma aktardığım felsefe ve duygularımın insanlara geçmesi bana ayrı bir yol oluşturdu. 11 yıllık hayat arkadaşım ve eşim ile sağlıklı ve değerli bir hayat sürdürme hissiyatındayız… Daha gerçeği daha değerlisi var mı hayatta! Zaman kötüyü bile iyi enerjiye, iyiliğe dönüştürme zamanı; ben bir süredir yaptığım her şeyin içinde iyilik, yani sosyal sorumluluk, bulunmasına özen gösteriyorum. Geçtiğimiz dönemde bu anlamda bir çok başarılı projeye önemli ortaklarla beraber imza attım, bundan sonra da düzenlediğim her serginin ve içinde bulunduğum her aktivitenin bir sosyal sorumluluk öğesi içermesine çalışacağım. Amacım ve kendi adıma tek beklentim, bundan sonra yapacağım her işte vatana, millete faydalı olduğumu hissetmek ve onun için çok çalışmak. Çünkü Hayat da Sanat da iyilik ile daha güzel!
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio