Her sokak başı polis barikatı, gözaltılar, müdahaleler…Hiçbiri on binlerce kadın ve LGBTİ+nın 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşleri’nde buluşmasını engelleyemedi. Sokaklardan yükselen feminist isyan umut oldu, yol gösterdi.

HABER MERKEZİ
Feministler, 8 Mart gecesi ülkenin dört bir yanında yine sokaklardaydı. Yasaklara, polis barikatlarına, müdahalelere, gözaltılara, her türlü engellemeye karşın birçok ilde gerçekleşen Feminist Gece Yürüyüşleri’ne on binlerce kadın ve LGBTİ+ katıldı. “Geceler de sokaklar da meydanlar da bizim” diyen kadınlar ve LGBTİ+lar faşizan baskılar karşısında geri adım atmadı, barikatları yıktı geçti. Patriyarkaya, kapitalizme, savaşa, yoksulluğa, dini baskılara, erkek-devlet şiddetine, homofobi ve transfobiye, AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı meydanlardan yükselen feminist isyan karanlığı aydınlattı, tüm toplumsal muhalefete umut oldu, hatta yol gösterdi.
İstanbul, Ankara ve İzmir’den feministler, 8 Mart 2022 Feminist Gece Yürüyüşleri’ni değerlendirdi.
***
Muhalefet çıkış yolu arıyorsa kadınlara bakmalı
Çiçek Çatalkaya (SOL Parti-İstanbul): 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne her geçen yıl daha fazla kadın katılıyor. Özellikle 2010’dan sonra bu yürüyüş, AKP iktidarının dinci gerici baskısı altında yaşamaya zorlanan her kesimden kadının talep ve itirazlarını sokağa taşıyan, görünür kılmaya çalışan bir zemine dönüştü. En görünür olan başlıklarımız her yıl olduğu gibi patriyarkaya, kapitalizme, şiddete karşı isyan ve mücadele çağrısı oldu. Bunlara ek olarak bu yıl ayrıca savaşa karşı barış, hayat pahalılığı, yoksulluk başlıkları öne çıktı.
Feminist yürüyüş artık İstanbul ile sınırlı da değil, birçok kentte yapılıyor. Bunun sebebi de kadınlara adeta savaş açan, dinci gerici politikalarıyla kadınları toplumsal hayatın dışında bırakarak yeni bir toplumsal düzen kurma hayali içinde olan AKP iktidarı. Ama kadınların hayatlarından, haklarından, geleceğinden vazgeçmeyen tutumu, mücadelesi her defasında AKP iktidarını daha fazla sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Kadınların kararlı mücadelesi, öfkesi, coşkusu ve inadı haliyle iktidarı korkutuyor. Yürüyüşleri engellemeye çalışmasının sebebi bu. Fakat işe yaramadı, bir yolunu bulup yine birbirimizi bulduk, binlerce kadın ve LGBTİ+ buluştuk, sokakları doldurduk.
İktidar kendisine muhalif her hareketi, direnişi bastırmak için baskı ve şiddete başvurdu. Ama bu baskıların her defasında geri püskürtüldüğü alan kadın alanı oldu. Kadınlar AKP ile uzlaşmayı değil aksine, kendileri için hayati önemde olan laiklik için, yaşamları için mücadeleyi tercih etti. Toplumsal muhalefet eğer bir çıkış yolu arıyorsa mutlaka kadın mücadelesine bakmalı. AKP’nin yarattığı karanlıktan çıkmanın yolu, iktidarla uzlaşmaktan değil, kadınların yaptığı gibi iktidarın karşısına dikilmekten geçiyor.
Sokaklardan, birbirimizden vazgeçmeye niyetimiz yok
Feride Eralp (20’nci İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü Komisyonu): Bu yıl 20’nci Feminist Gece Yürüyüşü’nü zor koşullar altında gerçekleştirdik. Aslında son 3-4 yıldır yürüyüş, farklı seviyelerde yasak ve engellerle karşı karşıya kalıyor. Ama bu yıl müdahale daha sertti. Kadınları bir araya getirmemek için ellerinden geleni yaptılar ama yine de on binlerce kadın ve lubunya Cihangir Caddesi’nde bir araya gelebildik. Bu da gerçekten eyleme katılanların, eylemi kendi hayat mücadelesi olarak görenlerin dirayeti sayesinde oldu. Şunu net şekilde gördük: Artık kadınların ve LGBTİ+ların canına tak etmiş durumda. Kimsenin bir adım geriye atmaya, sokaklardan vazgeçmeye niyeti yok.
Yürüyüşümüze yönelik bu yasaklama girişimini ülkenin genel gündemi içerisinde değerlendirmek gerek. Taksim zaten çok uzun zamandır muhalif seslere kapatılmaya çalışılıyor. Farplas işçilerine fabrika çatısında müdahale ediliyor. Yanıbaşımızda savaş var. Cezaevlerinde Aysel Tuğluk ve Garibe Sezer’e yaşatılanlarda gördüğümüz gibi erkek devlet şiddeti artıyor. Bir de son döneme derinleşen ekonomik krizle birlikte çok ciddi bir sıkışmışlık söz konusu. Bu sıkışmışlık, iktidarda saldırganlığa dönüşüyor. Bu saldırganlığın kadınlara yönelik boyutu şu: Yıllardır kadınların kazanımlarını ve haklarını ellerinden almaya çalışan bir örgütlenmeyle karşı karşıyayız.
Sonuç olarak kadın ve LGBTİ+ların birbirinden de, özgürlüklerinden de, haklarından da, geleceklerinden de vazgeçmeye niyetinin olmadığını gösteren bir gece oldu. Feminist mücadeleyle, feminist isyanımızla birlikte sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Kadınların öfkesi artık kopkoyu bir mor renkte
Handan Koç (Feminist yazar-İstanbul): Bu 8 Mart’ta İstanbul’da Valilik, Feminist Gece Yürüyüşü’nün yapılacağı Taksim Sıraselviler’e çıkan tüm yolları kapadı. Sokak başlarında polisler bekletildi, meydanlar TOMA’larla dolduruldu. Kadıköy’de 39 kadının gözaltına alınması, bunca polis ve aşırı soğuk, yürüyüşe binlerce kadının her şeyi göze alarak tabiri caizse akmasını engelleyemedi. İçinde olanları da şaşırtacak bir maharet, kararlılık ve neşe ile bir araya gelmenin yolları bulundu.
“Geceleri de sokakları da istiyoruz”, kuşaktan kuşağa devredilen bir feminist slogan. Hükümetin “Roboski değil, kürtaj katliamdır” diyebildiği günden itibaren kadın hareketinin öfkesi artık kopkoyu bir mor renkte. Bu yürüyüş, sadece heyecan ve cesaretin değil, örgütlü bir ön çalışma yapan arkadaşlarımızın eseri. Nitekim miting öncesi yolu kesen polise son sözü baştan söyleyen de onlardan biri oldu: “Siz gideceksiniz, biz kalacağız!” 8 Mart haftasında benim gözde sloganımsa Maltepeli kadınlardan gelmişti: “Ferhat dağları delme, evi süpür.”
Başkent’te kadınlar faşizmi topuklarının altında eziverdi
Buse Üçer (Kadın Savunma Ağı-Ankara): Ankara son yılların en kalabalık yürüyüşünü gerçekleştirdi. Yıllardır Taksim’in kalabalığını konuşurduk. Bu yıl Ankara da çok konuşulacak gibi görünüyor. Ben açıkçası baskı ve engelleme çabalarının Ankara özelinde arttığını ya da azaldığını düşünmüyorum. Devlet aynı devletti. Her zamanki gibi kadın katillerine değil, barikatı kadınlara kurdu. Her zamanki gibi de yine yıkıldı barikatlar, kadınlar faşizmi topuklarının altında eziverdi. Katılımı artıran en önemli unsurlardan biri, hareketin çok katmanlı kadın kitleleri ile bir arada hareket etme zeminini yaratması diyebiliriz. Çünkü özellikle İstanbul Sözleşmesi mücadelesi Ankara sokaklarında çok sert geçti. Ve toplumsal olarak bir talep etrafında taraflaşan büyük bir kitle oluştu. Bu, kitlenin harekete örgütlenmesinin sokağa yansımasıydı. Bu yıl Ankara’da en çok öne çıkan başlıklar transfeminizm, savaş karşıtlığı ve elbette yoksulluk, kriz oldu. Bu bir yaşam mücadelesi ve birbirimizi yaşatmak için de direniyoruz. Yaşasın 8 Mart!
Dünyayı yerinden oynatacağımızın fragmanı
Zeynep Karataş (Nar Kadın Dayanışması-İzmir): Kadınların bir arada oluşundan korkan iktidar ve polisin engellemelerine rağmen kadınlar ve LGBTİ+lar sokaklarda birbirleriyle buluştu, barikatlar yıkıldı. Alsancak Eski Leman Kültür önünde başlayan yürüyüşte, polisin kurduğu barikatlar, kadınların bir araya gelmesini engelleyemedi. Dört bir yanı kadın ve LGBTİ+ düşmanı, gerici, cinsiyetçi söylem, politika ve kişilerle çevriliyken, kadınlar dün ülkenin birçok yerinde o gerici-cinsiyetçi halkayı kırabileceğini bir kez daha gösterdi. Yoksulluğa, gericiliğe, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, fobik söylemlere, erkek adalete, erkek şiddetine ses çıkaran kadınlar dünyayı yerinden oynatacaklarının fragmanını izlettiler. “Geçinemiyoruz, ölmek istemiyoruz, savaşa hayır” diyen kadınlar kararlılığı, neşesi ve umuduyla birbirine güç verdi.
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun